Maceranın İkinci Kısmı Başladı

Az önce Sedgefield’deki kalacağımız yere geldik. Şu anda turdaki arkadaşlarla kumsalda bir tepeye uzanmış güneşin batışını izliyoruz. Okyanus acayip dalgalı, rüzgardan kumlar uçuşuyor, etrafta kimsecikler yok, tek duyduğumuz ses dalgaların sesi.
dbe2d-172b022b20162b-2b1

İki güne neler sığdırdım neler.. Rehberimiz Pieter dün sabah erkenden evden almaya geldi beni. Evdekilerle kucaklaştık, vedalaştık. Uğurlamaya kapıya kadar çıktılar. Pieter kalabalığa şöyle bir baktı ama anlayamadı. Sonradan bana soruyor ki senin kaldığın ev nasıl bir evdi öyle, bir sürü insan çıktı içinden? Sonra minibüsümüze bindim. Küçük, sevimli bir şey, arkasına içinde valizlerimizin bulunduğu bir treyler takılı.
dc04f-172b022b20162b-2b1

Turumuzun ismi Garden Route Tour. Cape Town’dan başlayıp, Port Elizabeth’e kadar gidip, 6 günün sonunda tekrar Cape Town’a döneceğiz. Konaklanacak yerlerin sırası uygunluk durumlarına göre değişiklik gösterse de genel olarak rotamız haritada belirtildiği gibi olacak.
tour

Pieter hariç toplamda 11 kişiyiz. 6 Alman, 2 Flaman, 1 Avusturyalı ve 1 Kosta Rikalı var. Tabi 1 tane de Türk. Yalnız seyahat etmek nasıl olacak acaba diye düşünürken tura benim gibi yalnız katılan 4 kişinin daha olduğunu fark ettim. Aslında düşününce ne kadar güzel. Bir şey mi yapmak istiyorsun, bir yeri mi merak ediyorsun? Kimseye muhtaç değilsin, kendi kendine de her şeyi yapabilirsin, hem de zevk alarak..

Dün uzunca bir yol gittik. Sonrasında Cango Caves denilen sarkık ve dikitlerin olduğu bir mağarayı gezdik. İçerisi büyüleyici gerçekten. İki farklı parkuru var. Birisi normal olan, diğeri de maceralı olan. Maceralı olanda daha dar geçitler, sürünerek geçilen bölümler var. Anlattıklarına göre geçtiğimiz yıllarda kilolu bir kadın bu parkuru yaparken sıkışmış ve arkasından gelen tüm insanlar da içeride mahsur kalmış. 11 saatte çıkarabilmişler herkesi. Kapalı alanları hiç sevmem zaten, neme lazım diyerek normal parkuru seçtim. Türkiye’de de buraya benzer yerler gezdiğim için çok etkiledim desem yalan olur. Etkilendiğim tek nokta içerinin akustiğini göstermek amaçlı mağaranın rehberinin tüm ışıkları söndürerek şarkı söylediği andı. Buranın yerel dilinde bir şarkıydı. Ne dediğini anlamasam da mağaranın içinde etraf kapkaranlıkken dinlediğim o şarkı tüylerimi diken diken etti. Rehberin de sesi öyle güzel ki, kapattım gözlerimi şarkıyı tümüyle hissettim. İçerinin akustiği gerçekten çok iyi. Zaten 90’lı yıllara kadar mağarada konserler verilirmiş ama gelen kalabalıkların verdiği zarar fark edilince içeride konser verilmesini yasaklamışlar. İnsan her yerde aynı insan ne de olsa.
b4071-172b022b20162b-2b1

Akşam “backpackers”ımıza geldik. Türkçesi sırt çantasıyla gezen kişilerin konakladığı yer, bizdeki pansiyon hesabı. İmkanlar minimum ölçüde ama temizlik ve ortam gayet iyiydi. Tur boyunca her akşam başka bir backpackersda konaklayacağız. Akşam yemeğimizde deve kuşu eti vardı. Bu arada burası deve kuşlarıyla ünlü. Tadı fena değildi, başta ciğer gibi biraz ağır geliyor ama rahatlıkla yeniyor.

Bugün sabahtan deve kuşlarının olduğu bir çiftliğe gittik. Çiftlikteki rehber, kuşlar hakkında bize bir sürü şey anlattı. Bayağı komik hayvanlar. Düşünsenize gözleri 60 gramken beyinleri sadece 40 gram. Hayvanların tüylerinden, etinden ve derisinden faydalanıyorlar. Hani Rio Karnavalında gördüğümüz tüyler var ya onların çoğu deve kuşu tüyüymüş. Deve kuşlarını besledik, sevdik. Aslında üzerlerine binmek de mümkün ama kimse binmek istemedi. Oldukça hızlı hayvanlar, saatte 60-70 km koşabiliyorlarmış.
8f5d1-172b022b20162b-2b1

fa6ce-172b022b20162b-2b1

Daha sonra spor aktiviteleri başladı. Fiziksel aktivitenin oldukça yoğun olduğu bir gündü. Önce bir nehir kenarına giderek, 2şerli kanolara bindik ve 45 dk. boyunca kürek çektik. Benim kano arkadaşım Viyanalı Christine’di. O kadar huzur verici bir aktivite ki, yemyeşil doğanın içinde kuş cıvıltılarıyla kürek çekiyorsunuz. O manzara ve huzuru aklıma kazıdım, zor zamanlarda hatırlamak için. Nehir kenarında karavanlarıyla konaklayan bir sürü insan gördük, tatil yapma şekillerine imrendim.
img_4815

8e30b-172b022b20162b-2b1

45 dk. sonra bir kıyıya ulaştık ve kanoları oraya bırakıp bu sefer ormanın içinde yürümeye başladık. Yolumuz 2 km.ydi. Kuşlarıyla ünlü doğal bir park burası. Yemyeşil, mis gibi kokuyor. 2 km. sonra bir şelaleye varıyorsunuz. Orada kayaların üzerine oturup öğle yemeğimizi yedik. Muhabbet ettik, biraz uzanıp gözyüzünü izledik. Sonra tekrar yürüyüş, tekrar kano ve geldiğimiz yerdeydik. Çok yorulduk ama öyle iyi geldi ki…

Akşam da okyanus kenarındaki backpackersımıza vardık. İnsanlarla hemen kaynaştım, zaten herkes muhabbete hazır. Yaş ortalaması gönüllü evine göre daha yüksek, benim için daha iyi. Önümüzdeki günlerde bir sürü farklı yer ve bir sürü farklı aktivite var. Elimden geldiğince yazacağım, tekrar görüşmek üzere..

Yorum bırakın