Üç Günlük Midilli Kaçamağı

Bu seneki iznimizin bir haftasını yine Ege kıyılarına ayırdık. Ayvalık, Cunda, Akçay, Dikili derken kalan üç günümüzü de Midilli’de geçirelim istedik. İki yaz önce adaya ilk defa gitmiş ve çok beğenmiştik. Biraz tarih, biraz deniz, bolca güneş, azıcık uzo ve çeşit çeşit deniz ürünleri kime iyi gelmez ki? Hem de tüm bunlar Ayvalık’tan sadece 1,5 saat uzaklıktaysa..

Gitmeye karar verdiğimizde Turyol’un internet sitesinden kişi başı 25€’luk gidiş dönüş feribot biletlerimizi aldık ve Lesvos Cars’dan da arabamızı kiraladık. Midilli Adası o kadar büyük ki, araba kiralamadan gezilmesi mümkün değil. Yunanistan’ın Girit ve Eğriboz’dan sonra en büyük üçüncü adasıymış.

Sabah 09:00’da Ayvalık Deniz Hudut Kapısı’ndan kalkan feribotumuzla adaya ulaştık. Bir önceki gelişimiz bayrama denk geldiği için inanılmaz kuyruklar beklemiş, bir daha bayramda gelinmez demiştik. Neyse ki bu sefer her şey daha kolay oldu.

İner inmez Midilli limanının yakınındaki ofisten küçücük arabamızı aldık. Bu arada biz adaya Midilli diyoruz ama adanın ismi aslında Lesvos (Lesbos). Feribottan inilen merkez şehrinin ismi Midilli (Mytilini) olduğu için Türkçe’de bu şekilde adlandırılmış.
IMG_5719

Lesvos isminin ise değişik bir hikayesi var. Aşk ve kadınlarla ilgili lirik şiirleriyle ünlü, eşcinsel kadın şair Sappho burada doğup yaşamış ve ona atfen Lesvoslu anlamına gelen lezbiyen sözcüğü kadın eşcinsel anlamında kullanılmaya başlanmış. Ben her iki gelişimde de adada hiç lezbiyen fark etmedim ama okuduklarım kadarıyla onlar için özel plajlar var. Her yıl Eylül ayında düzenlenen Uluslararası Kadın Festivali ile de iki hafta boyunca birçok kadın ziyaretçi adaya geliyor ve kadınlara yönelik türlü türlü aktiviteler düzenleniyor.

Arabamızı aldıktan sonra başladık ada yolculuğuna. Üç gün boyunca uğradığımız durakları haritadan görebilirsiniz. Ada oldukça dağlık olduğu için yolları acayip virajlı. Bir yerden bir yere gitmek için döne döne bir hal oluyorsunuz. Ama tüm dağları zeytin ağaçlarıyla kaplı ve yemyeşil, bu yüzden mis gibi bir havası var. Her yeri bu kadar yeşillik olduğu için “Zümrüt Ada” diye de biliniyor.
Midilli Haritası

İlk durağımız Mantamados’tu. Seramikleriyle ve ballı yoğurduyla ünlü bu yerleşim yerinde Taksiarhis Manastırı’na uğradık. Manastırdaki ikonanın dünyanın tek insan kanından yapılma ikonası olduğuna inanılıyor. Bu nedenle burası Hristiyanlar için önemli bir ibadet yeri. İçeri girince camekanın içinde topraktan yapılmış kızıl renkli bir yüz var. İnsanlar bu yüzün önünde dua ettikten sonra eğilerek camını öpüyorlar. Yanındaki çocuklarına da öptürüyorlar.
IMG_5726

Mantamados

Manastırdan çıktıktan sonra yeşillikler içindeki bahçesinde oturup, buranın ünlü ballı yoğurdundan ve lokma tatlısından yedik. İkisi de oldukça lezzetliydiler.
IMG_5724

Bir sonraki durağımız ise adanın Unesco ödüllü, en güzel yerleşim yeri Molivos’tu (Mithymna). Taştan yapılmış bakımlı evleri, taş döşemeli daracık sokakları, en tepede kalesi ile buranın apayrı bir havası var.IMG_0876

İki gecenin ilk gecesi burada kaldık. Konaklanacak yerler pansiyon tarzı, ufak ve ucuz mekanlar. İlk geldiğimizde Adonis Otel’de kalmıştık, bu sefer orada yer bulamadığımız için Marianthi Toroz Otel’de kaldık. İkisi de güzel, tertemiz yerler, tek fark Adonis Otel merkeze daha yakın. Eşyaları odaya bırakıp denize indik. Resimden de görebileceğiniz gibi Molivos’un minicik bir kumsalı var.IMG_5741

Denizin giriş kısmı taşlık, ileriler kum. Kumsal ufak olduğu için çok tercih edilen bir koy olmasa da burada denize girmenin en güzel tarafı Molivos manzarasıyla yüzüyor olmanız. Açıldıkça karşınızda gördüğünüz manzara o kadar güzelleşiyor ki..

Molivos’un akşamı da oldukça keyifli. Güneş biraz çekilmeye başlayınca yolun aşağısındaki liman kısmı kalabalıklaşmaya başlıyor. Restoranlarda buziki eşliğinde birbirinden lezzetli yemekler servis ediliyor.IMG_5801

Ayrıca tepelerdeki mekanları da tercih edebilirsiniz. Biz limandaki bol mezeli ve deniz ürünlü yemeğimizden sonra, yukarılarda kahvemizi içmeyi tercih ettik. IMG_5805

Ertesi günkü durağımız Molivos’un yakınındaki Petra koyu oldu. Bu koy geniş kumsalıyla, tertemiz deniziyle keyifli bir gün geçirilebilecek bir yer. Öyle bizim plajlarımız gibi kalabalık da değil. Birkaç saat yüzüp keyif yaptıktan sonra ikinci gece konaklayacağımız güneye doğru yola çıktık.IMG_5826

Güneye giderken bir arkadaşımın tavsiyesiyle Agiasos Köyü’ne uğradık. Agiasos Köyü seramikleri, küçük kahveleri, tertemiz daracık sokaklarıyla oldukça şirin bir yer. Ama yüksekte bir dağ köyü olmasına rağmen hava o kadar sıcaktı ki, gündüz çok fazla kalınacak gibi değildi. O yüzden serin bir şeyler içip yolumuza devam ettik. IMG_5836

IMG_5841

Geldik adanın en güzel koyuna. İkinci gecemizi Agios Isidoros kumsalına bakan Agrogiali Otel’de geçirdik. Burası 1,5 km uzunluğundaki kumsalı ve nadir görülen çakıl taşlarıyla Yunanistan’ın en iyi 7. plajı seçilmiş. Şu denizin rengine bakar mısınız? Burada denize girince sanki tüm vücudum pamuklara sarılmış gibi hissediyorum her seferinde.
IMG_5882

Bu gelişimizde hem Petra’da hem de Agios Isidoros’da masaj için gezen Uzak Doğulu kadınlar dikkatimi çekti. Pazarlık yaparak 10€’ya ayak masajı yaptırdım. Kumsalda masaj da amma iyi fikirmiş gerçekten, herkese tavsiye ederim. Buradaki teyze Çin’den gelmiş ve 7 yıldır Midilli’de yaşıyormuş.Çinli

Deniz keyfinden sonra akşam yemeği için Agios Isidoros’un 2 km. yakınındaki Plomari’ye gittik. Plomari uzosuyla meşhur bir yer. Ünlü Barbayanni marka uzo burada üretiliyor. Ayrıca adanın diğer yerlerinde olduğu gibi askıda ahtapotlara da rastlamak mümkün. Kendileriyle akşam yemeğinde buluştuk, oldukça lezzetlilerdi.IMG_5860

IMG_0870

Son günümüzü de Agios Isidoros plajında geçirdikten sonra akşam feribotuna yetişmek için yola çıktık. Yine döne döne Midilli limanına ulaştık. Arabamızı verdikten sonra limanın yakınındaki marketlerden ufak tefek yöresel şeyler aldık. Upuzun geçen üç günün sonunda Midilli’nin tertemiz havasına, lezzetli yemeklerine, güzel kumsallarına ve tarih kokan sokaklarına tekrar görüşmek üzere diyerek feribotumuza bindik.