Macera Dolu Bir Gün Daha

Bugün gün çok erken başladı. Sabah 04:00’te kalktığımda dışarıdan gelen yağmur ve gök gürültüsünün sesini duyunca tüh dedim bütün hayvanlar kuytulara çekilecek. Addo Fil Parkı’na vardığımızda hava daha aydınlanmamıştı. Park o kadar kocaman ki toplamda 180.000 hektar alanı varmış. Bizleri yanları açık safari araçlarına bindirdiler ve hepimize birer yağmurluk verdiler.

Parkın rehberi diyor ki hava için üzgünüm, eğer hiçbir şey göremezseniz ağlamayın lütfen. Nasıl yani, o kadar kötü durumda olamayız, en azından filleri görürüz diye düşündüm. Araç hareket ettikçe içerisinde öyle bir rüzgar esiyor ki donuyoruz, bir yandan da yanlardan yağmur geliyor, bacaklarım ıslanıyor. 2 saat boyunca gördüğümüz en güzel hayvan zebralardı. Renklerine, asaletlerine hayran kaldım. Ama onun dışında gördüklerimiz çakal, kudu, kaplumbağa vb. Zaten baktık ki ortada hayvan falan yok, hepimiz uyuyakaldık. Gözümü açtığımda safari bitmişti. Bir an panik oldum acaba uyurken bir şey kaçırdım mı diye. Yanımdakine filler var mıydı diye sordum, hayır anlamında kafasını salladı. Rehber hepimizden özür dileyerek bizimle vedalaştı. Tiplerimizi görmeliydiniz, herkes hayal kırıklığı içerisindeydi.
img_4896

Sonra turumuzun rehberi Pieter geldi. Ne gördünüz diye sordu ve filleri bile göremediğimizi duyunca şaşırdı. Dedi ki filleri görmeden sizi bu parktan çıkartmayacağım merak etmeyin. Böylece hepimizin yüreğine su serpti. Ne bu fil aşkı, hayatında hiç fil görmedin mi demeyin. Tabi ki gördüm. Ama burası farklı, burası onların doğal yaşam alanı ve onlardan yüzlerce var burada. Bu kadar şanssızlık olmamalı.

Hep birlikte kahvaltı yaptık. Sonra Pieter’le gezmeye başladık parkı. Hava biraz açıldı, yağmur durdu. Gidiyoruz, gidiyoruz, yavaş yavaş hayvanlar ortalarda gezinmeye başlıyorlar. Daha önce hiç görmediğim, Türkçesini bile bilmediğim birkaç değişik hayvan gördük. Bir tanesinin öyle güzel boynuzları var ki böyle spiral şeklinde upuzun. Sonra bir de ne görelim minik bir göletin etrafında bir fil ailesi. Hem de minnoş küçük yavru da yanlarında. Hepimiz çığlıklar içinde onları izledik, fotoğraflarını çektik. Biraz su içip yollarına devam ettiler.
7ceb0-img_4919

Biraz daha ilerledikten sonra da bir bufalo gördük, amma değişik bir hayvan, bize dilini çıkarttı.
5f9ae-img_4928

Afrika’da safari diyince “Big 5” yani “Büyük 5” akla geliyor. Bunlar fil, leopar, aslan, bufalo ve gergedan. Bugün bizim payımıza 5’ten 2 düştü. Zaten parkta aslanlar o kadar azmış ki çok çok nadiren görebiliyormuşsunuz. Leopar ve gergedan da artık başka bir sefere diyerek, filleri ve bufaloyu görmenin verdiği mutlulukla parktan ayrıldık.

Safariden sonraki aktivitemiz ziplining’di. Hani böyle ağaçlar arasına metal halatlar geriyorlar, kayarak karşıya geçiyorsunuz ya, ondan. Dünkü bungee jumping köprüsündeki yürüyüşümden sonra beni hiçbir yükseklik korkutamaz diyerek bunu yapabilirim diye düşündüm. Meğer burada bu iş bir kere değilmiş, benim Türkiye’de ve diğer ülkelerde gördüğüm tek bir uzun ip oluyor ondan kayıyorsunuz ve iş bitiyor. Burada bir sürü parkur vardı, birinden kayıyorsunuz, sonra diğeri, sonra bir diğeri, toplamda 8 kere kaymanız gerekiyor. Dedim ki ne gerek var, neden bir kere değil de 8 kere yapıyoruz bunu? Meğer gitgide yüksekliği ve eğimi artıyor, daha heyecanlı hale geliyormuş. Tamam dedim, ben varım bu işte.

Her şeyde olduğu gibi ilkine başlamak çok zordu, çığlık çığlığa kaydım. Sonrakiler daha keyifliydi. Zaten insan gitgide alışıyor, hızını ayarlamaya başlıyor ve gerçekten zevkini çıkara çıkara, etrafı izleyerek kaymaya başlıyor. Zaten doğa, manzara bir harika. İyi ki yapmışım.
41eb5-img_4955

d1da4-img_4956

Anlayacağınız günüm yine dolu dolu, çok güzel geçti. Bu arada Ankara’da bombalı saldırı yapıldığını, onlarca ölü ve yaralının olduğunu üzülerek öğrendim. İnsanlar acılar içindeyken, burada günlerimi böyle keyifli geçirdiğim için suçlu hissettim kendimi. Ama doğru olan hayatı bu şekilde yaşamak değil mi? Dünya bombalar, silahlar, katliamlar için yaratılmadı. Ne diyeyim herkese geçmiş olsun, bu acılar en kısa sürede son bulsun ve ülkemin insanlarının yüzü gülsün artık…